fbpx

Yazarlıktan Yayıncılığa

Röportaj: Serpil Meriç (Instagram: @kitap_okur_yazar41)

Bize kısaca kendinizi tanıtır mısınız?

İsmim Türker Alpertonga, 1975 Malatya doğumluyum. İlkokulu Malatya’da, ortaokul ve liseyi İstanbul Haydarpaşa Lisesinde bitirdikten sonra Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Tarih bölümünden mezun oldum. Yaklaşık yirmi yıl kadar özel eğitimcilikle meşgul oldum. Yazarlık ve yayıncılık alanlarına olan merakım, beni iş hayatımda radikal değişiklikler yapmaya itti. İki farklı yayınevinde editörlük ve yayın yönetmenliği yaptım. Kısa bir süre önce çok kıymetli iki dostumla birlikte Düş Kurguları Yayınevini kurduk. Yayınevimizde yayın yönetmeni olarak görevime devam etmekteyim. İstanbul’da ikamet ediyorum. Evli ve ikisi kız, biri erkek olmak üzere üç çocuk babasıyım.  

Yazmaya başlama hikâyenizi öğrenebilir miyiz?

Erken yaşlarımdan itibaren çalakalem yazdığım şiirler, makaleler ve hatırat türü yazılarım sayılmazsa kitap yayımlama sürecine giden yolda kalemi elime almam, bundan beş yıl öncesinde başladı. Bu süreçte yoğun bir şekilde şiir yazmaya başladım. Yoğun bir şekilde yazmama sebep olan husus, ilk defa dostlarım tarafından yazdığım şiirlerin takdir edilmeye başlamasıydı. O dönemde çok kıymet verdiğim ve kendisi de usta bir şair olan bir büyüğüm, bir taraftan beni yazma konusunda cesaretlendirirken diğer taraftan da şiirlerimi daha üslubuna uygun şekilde yazmam için bana çok değerli dersler verdi. Özellikle hece ölçülü ve uyaklı şiir yazmam konusunda beni teşvik etti ve ben de çoğunlukla bu ölçülere göre şiirler kaleme aldım. Bir taraftan şiir yazarken diğer taraftan yoğun bir kitap okuma sürecine girmiştim. Daha önce okumayıp ertelediğim ya da gençlik dönemimde okuyup da yeterince istifade edemediğimi düşündüğüm kitaplara ağırlık verdim. Özellikle Yaşar Kemal, Kemal Tahir ve Cengiz Aytmatov gibi yazarların eserlerinden aldığım feyz, üzerimde tarifsiz etki oluşturdu. Bu usta yazarlara duyduğum hayranlık bende yazar olma isteğini tetikledi zannedersem.

Yazmak size ne hissettiriyor?

Bu soruya aslında kaçamak cevap verip geçiştirmeyi isterdim ama nedense bir itirafta bulunma isteği ağır bastı şu anda. Şöyle ki; yazarken aslında hiç kimsenin beni gözlemlemesini istemem. Zira yazarken beni gözlemleyen birisi, muhtemelen kaçık olduğumu düşünecektir. Çünkü yazarken âdeta kahramanlarımla bütünleşiyorum ve kahramanlarım ne hissediyorsa sanırım aynı şeyleri hissediyorum. Dramatik sahneleri kaleme alırken o kadar çok ağladığım oluyor ki bazen yazmaya devam edemez hâle geliyor ve yazmayı kesmek zorunda kalıyorum. Bunun tam tersi de oluyor tabii. Komik bir sahneyi yazarken de gülmekten yazmaya yine ara vermek zor

unda kaldığım da oluyor. Hatta son romanımda bir ağda hikâyesi var; -ki yaşanmış bir olaydır- yazarken gülme krizine girdim ve hâlen hatırladıkça gülerim. Fakat o olayın hemen devamında bir ayrılık sahnesi var ki; -bu da yaşanmış bir olaydır- neredeyse ruhsal bir çöküntü yaşadım.

Yazmak için ilham şart mı? Yoksa disiplinli, çok okuyup çalışmak mı?

İlhamdan ne anladığımıza bağlıdır. İlham şarttır ama gökten zembille inmez. İlhamı aramak ve ısrarcı olmak lazım. Çok okumak ilham kanallarını açar ama bunun dışında film, tiyatro, belgesel seyretmek, müzik dinlemek, doğa yürüyüşü yapmak gibi aktiviteler de ilham kanallarını açar.

Kaç kitap yayınladınız, isimleri nelerdir?

“Vicdanını Asla Öldürme, Kodeste Bir Gece, Satırlarda Yiten Aşk” isimleriyle üç roman, “Bana Rağmen” isimli bir şiir kitabı ve “Geçmişin Gizemine Seyahat-Çanakkale” isminde bir çocuk romanı olmak üzere beş kitabım yayımlandı. Romanlarımın üçü de dram çatısı altında buluşsa da aslında ilki ‘politik’, ikincisi ‘gerilim’, üçüncüsü ‘aşk’ türünde ağır basmaktadır. Henüz yayımlamadığım bir roman, birçok öykü ve yüzlerce şiirim arşivimde bekliyor.

 

İlk eseriniz yayınlandığında neler hissettiniz?

Buruk bir coşku. Çünkü kitabım çıkmışt

ı ama henüz kimsenin haberi yoktu. Sesimi duyurabileceğim ne bir ünüm ne de etkili bir sosyal medya sayfam vardı. Gerçi hâlen ünüm yok ama o ilk güne göre bir arpa boyu yol aldığımı düşünüyorum. Bu ifadem tev

azu gibi görünse de edebiyatta bir arpa boyu yol alabilmek çok büyük bir başarıdır aslında. Bu yönüyle belki haddimi aşan bir ifade kullanmış olabilirim.

Kitabınızı elinize alınca ilk olarak ne yaptınız?

O sırada sekiz yaşında olan oğlumla fotoğraf çekip sosyal medya sayfamda yayınladım.

Kendinizi geliştirmek için ne yapıyorsunuz?

Hâlihazırdaki görevimin mesai saatleriyle sınırlı olmaması, düzenli bir aktivite yapmama maalesef engel olmakta. Şu sıralar daha çok yayıncılık konusunda kendimi geliştirmeye çalışıyorum. Kalemimin körelmemesi için mümkün olduğunca yazmaya da vakit ayırmaya çalışıyorum.

Yazmak isteyenler için ne tavsiye edersiniz?

Kendimi başkalarına tavsiye verme makamında görmüyorum. Yazmak aslında çok marjinal bir eylemdir. Ben çoğu zaman kendime şu soruyu soruyorum: “Yazdıklarımı insanlar neden okusunlar ki?” Bu soru aslında bir kırılma noktasıdır. Bu soru karşısında ya ümitsizliğe düşer kalemi atarsınız ya da daha çok hırslanır ve yazmaya devam edersiniz. Yazdığımın sadece beni tatmin etmesi bir anlam ifade etmez, başkalarının okumasını istiyorsam onlara sebepler sunmalıyım. Onların hayatına dokunabilmeliyim. İlk çalıştığım yayınevinde yaklaşık yüz elli kitabın editörlüğünü yaptım. Bir defasında bir şiir kitabını incelerken dayanamamış, yazarını arayarak; neredeyse tamamı aşk acısını konu alan şiirlerini okumaktan üzerime fenalık geldiğini söylemiştim. Ardından neden farklı konular üzerine şiir yazmadığını sormuştum. Bana doğal olarak gücendi ama sonrasında gönlünü aldım tabii. Burada değinmek istediğim husus; ister şiir olsun ister nesir olsun, sıkça değinilmeyen konuları ve herkesin göremediği detayları yakalamak lazım. Bir de muhteşem edebi eserler kaleme alsanız da yazarlık mesleki açıdan nankör bir alandır. Yazarlıkta maddi kazanç sağlamak, kaliteli edebi eserler yazmakla doğru orantılı değildir. Birçok ünlü yazarın, hayattayken fakruzaruret içinde yaşadıkları, öldükten sonra değerlerinin anlaşıldığı gerçeğini unutmamak lazım. Birkaç kitap çıkardıktan sonra, kimse kitabımı okumadı, kimse beni anlamadı diyerek yazmaya küsmemek lazım.

Bundan sonraki hedefleriniz nelerdir?

Düş Kurguları Ailesi olarak kısacık dünya hayatına sığmayacak kadar çok hedeflerimiz var aslında. İnsan elinden geleni yaptıktan sonra, gerisi nasip kısmettir. Kısa vadede; yayınevimize nitelikli kalemler kazandırarak yayınevimizin marka değerini artırmak. Orta vadede; planladığımız birçok sosyal sorumluluk projemiz var, imkânlarımız genişledikçe çevremizdeki tüm canlılara faydalı olacak çalışmalar yapmak. Uzun vadede; yayınevimizde yayımlanan prodüksiyon değeri taşıyan eserleri beyaz perdeye aktarmak.

Şahsıma değer verip röportaj yaparak sayfanızda yer vermek suretiyle kıymetli takipçilerinizle tanıştırdığınız için çok teşekkür ederim. Sizin gibi kadirşinas edebiyat âşıkları var olduğu sürece umudumuz asla yitmeyecektir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir